Kendine özgü bir poetikası olan frankafonluk ile doğu kültürünü içine bir güzel sindirebilmiş insan kültürüne hayran bir düşünce adamı.Mevlana'ya olan sevgisini Fransızca olarakta dile getirebilen şair.Yaşamının sonuna doğru tamamen özgün yapıtlar vermiş , özellikle Om Mani Padme Hum'da.
Asaf Hâlet Çelebi'nin şiiri, mistik bir duyarlılıkla işlenmiş, çok derin bir
birikimin yansıması, gizemli bir bakışın büyülü yüzüdür. "Onun şiirlerine
bakanların ortaklaşa söyledikleri bir söz vardır: Gizemcilik." .
Çelebi, dış gerçekçilikten uzakta, günlük yaşamda her an
karşılaşılabilecek olayları aktarma amacı olmadan, somut şiirden soyuta yönelir.
O, Kırımlı'nın da vurguladığı gibi bir arayışla beraber daha mutlu
olacağını sandığı dünyaların hayallerini kurar. Biçem duruşu, çağdaşı
Garipçilerde görülmeyen soyut şiiri ne derece içselieştirdiğini kanıtlar. Günlük
yaşamı, küçük insanların sorunlarını kapalı bir yoruma girmeden veren
Garipçilerin aksine, gerçek dünyadaki izlenimlerden damıtılmış soyut şiiri ve
görünürdeki simgelerin ardındaki anlamı, ancak birtakım mistik ve alegorik
tavırla anlaşılabilecek dizeler halinde Türk edebiyatına kazandırır. Böylece o,
somut olay ve olguları, şiirin doğuşundaki ilk aşamada bir hammadde olarak
kullanır. "Anlaşılırlığın, açıklığın göreli olduğunu düşünüp şiirlerini ,kimse için
değil, kendi iç dünyasını incelemek, 'içindeki mağaradakiler'e 'ayna tutmak'
amacıyla yazdığını söyler." Bu nedenle özellikle onun
şiirlerinde, yaşamdaki olağan bir durum ya da olayı sembolize eden anahtar
göstergeler, soyut bir ortamda, kültürel bir artalan bilgisi gerektiren olayları
çözümleyici ve bu olaylardaki izleği imleyen göstergeler olarak
değerlendirilebilir. O, kendi deyişiyle hayatta olduğu gibi, somut malzemeyle
soyut alem yaratmış, bir sezgi şairi olmuştur Arınmış bir
dünyanın gizli kapılarını aralamaya çalışmıştır.
*Türk şiirinde bir gizem Asaf Halet Çelebi Ve Şiirine Bakış-Doğan Günay/Doğan Koreli makalesinden yararlanılmıştır.